Just Jared: Ölümcül Oyuncaklar setinden favori bir sahne eşyan var mı?
Godfrey Gao: Kostümlerim... Oldukça havalı olduklarını düşünüyorum. Aslında iki kostümüm vardı. Bunlardan biri, çılgın tasarımlarla süslü kadife bir ceketti. İpeksi görünüyordu ama aynı zamanda kadifeydi. Bu yüzden onu üstümde taşırken, parıldıyordu. Oldukça havalıydı. Altına ise iç çamaşırı giyiyordum (gülüyor), bu yüzden benim için oldukça ilginçti. Benim en sevdiğim set eşyam belki de sadece havlumdur, onunla bacaklarımı sarıyordum. Ki bu gerçekten gerekliydi, çünkü hava oldukça soğuktu. Bu yüzden sıcak bir battaniyem de vardı. Aslında, büyücü kıyafetim de çok havalıydı; bir iblis gibi her tarafım simsiyahtı ve kıyafetim; kazaklı bir takım elbiseden oluşuyordu. Ayrıca belimde de siyah deri bir korse vardı. Oldukça hoş bir kıyafetti ve belki o kostümü, bir sonraki Cadılar Bayramı'nda giymek ya da başka bir şey için isteyebilirim.
JJ: Aksiyon sahnelerinde, bu kostümlerle çılgın bir şeyler yaptın mı?
GG: Hayır, herhangi bir aksiyon sahnem yoktu ama umarım bir sonraki filmde daha çok olur. Bu film, sadece karakterime bir girişti. İlk filmde sadece birkaç sahnem var ve Magnus Bane, hayranların sevdiği popüler bir karakter. Bununla birlikte ikinci ve üçüncü filmde daha da gelişeceğini düşünüyorum. Tıpkı kitaplardaki gibi.
JJ: Sette yaşadığın favori bir anın var mı?
GG: Muhtemelen setin ilk günüydü. Aslında, Toronto'ya ilk gittiğimde hemen kostüm provası yaptık. Provada, aralarından seçim yapabileceğim giysi rafları vardı ve rafların birinde gerçekten çok güzel ceketler duruyordu. Gerçek tasarımcıların ürünleri hem de. Ve diğer rafta ise aksesuarlar, gömlekler, kemerler, ayakkabılar ve daha fazlası vardı. Üçüncü raf ise, tamamen iç çamaşırlarıyla doluydu; baksırlar, slipler, üçgen çamaşırlar ve sıkı donlar.
Onları gördüğüm de şöyle demiştim: "Bir dakika. Ben... Bunların hepsi benim için mi? Benim kostümlerim mi?" Ve onlar şöyle cevap vermişti:
"Evet. Hangisi senin için daha çok öne çıkıyor, hangisini seçip almak istersin? Hangisini beğendin?" Ve dedim ki:
"Muhtemelen hiçbirini." Çünkü çoğu çamaşırda çiçekli baskılar vardı ve baksırlar kalp şeklindeydi, bu fazlasıyla delice. Ve sonra yönetmen Harald Zwart içeri girdi:
"Hımm, evet, o baksırları kıyafet olarak adlandıramayız. Ama iç çamaşırı giyerek insanları şaşırtmanı istedim. Bu bir iç çamaşırı bile değil sadece bir parça kostüm." Bu yüzden bana o gün ne giydiğimi sordu ve ben de,
"Sadece değişik slipler ve sıradan slipler." diye cevap verdim. Ve o da,
"Pekala, neden birini denemiyorsun, böylece nasıl göründüğünü anlayabiliriz." Ben de, bana çok dar gelen bir tane giydim ve sonra yönetmen
"Ah, bu çok hoş görünüyor. Hadi sadece bunu kullanalım." dedi.
"Ciddi misin? Kendi iç çamaşırlarımı mı, kendi sliplerimi mi kullanacağım?" dediğimde ise cevapları
"Evet." oldu.
Ayrıca yapımcıların karşısında o halde yürümek zorunda kaldım, onlar da setteydi ve tuhaf bir şekilde çok naziktiler. Çünkü, onlara iç çamaşarımı gösterip poz vermiştim ve onlar da bunu komik bulmuştu. Bu muhtemelen setteki en favori anımdı. Ben yapımcıların karşısında iç çamaşırlarımla dikilirken onlarda yapımcıların yüz ifadelerini resimlediler.