3 Eylül 2013 Salı

Robert Sheehan'ın Page to Premiere Röportajı

*Röportaj geçtiğimiz yıl yapılan çekimler sırasında sette gerçekleştirildi. 

Jen Lamoureux: Simon karakterini canlandırmanın en zorlayıcı kısmı neydi? Karakterini yansıtırken kitaplardan yararlandın mı?

Robert Sheehan: Etrafım becerikli aksiyon oyuncularıyla doluydu ve içinde bulundukları aksiyona rağmen oldukça aktif ve rahat davranıyorlardı, bense bir kenarda bazı nedenlerden dolayı pasif bir şekilde duruyordum. Bu da en az onların yaptığı kadar yorucuydu, yani burada kendimi övmek gibi bir şey yapmıyorum ama cidden oldukça yorucuydu.

Kimmy West: Çektiğin en favori sahne hangisi?

Hımm, Lily'nin karakteri Clary ile olan diyaloglu sahneleri gerçekten çok sevdim çünkü bu film gerçekten güzel, destansı, sihirli falan ama aynı zamanda Clary ve Simon'ın arasında bir ilişkinin yıkılıp yeniden inşa edildiğine de şahit oluyoruz. Simon'ın neredeyse aşkını itiraf ettiği sahneyi çektik ama evet eğlenceli sahneler de çekmedik değil, mesela ben Clary ve Jace'i iş üstünde yakalıyorum, tam da koridorun ortasında. Onları yakalıyorum ve bir araya geldiğimizden beri üçlü arasında üstü örtülü kalan şeyleri netliğe kavuşturuyorum. Ardından ona olan aşkımı itiraf edip basıp gidiyorum. İki kişinin arasında bir tartışmayı konu eden çok güzel yazılmış bir sahneydi. Etraflarındaki sihir dolu dünya, itiraf edilmemiş duygular... Bu çok gerçekçi ve dramatikti. Bence bu tarz filmlerin -bahsettiğim sahne gibi- gerçek hissettirecek sahnelere ihtiyacı vardır, bilmem anlatabildim mi?

Amanda Bell: Misfits'ten sonra bu dünyaya sıçramak senin için nasıldı? Doğaüstü şeylere şaşırabiliyor musun hala?

Şey ama Misfits çektiğim tek doğaüstü... Ah bir dakika, düşünmeye çalışıyorum. Evet daha önce birkaç bilim kurgu projesinde bulundum. Misfits ise 3 yıl kadar önceydi ve o zamandan bugüne hiç bir bilim kurgu projesinde yer almadım ama, sanki çok daha uzun bir zaman geçmiş gibi hissediyorum. Artık her şey bilim kurgu ve açıkçası dürüst olmam gerekirse, normal olan şeyler beni daha çok şaşırtıyor. Bazen gökyüzüne bakıyorum ve ''Tanrım, ne tuhaf.'' diyorum. Yani bilim kurgu türünde olan hiçbir şey beni etkileyemez ya da şaşırtamaz artık. Sanırım bu türün deneyimini Misfits ile yaşadım ama Misfits bir bilim kurgu değildi ki... O sadece garip bir çocuk zekasına sahip muhteşem yaşlı adam Howard Overman'ın tuhaf düşüncelerinin TV projesine dönüşmüş haliydi. Hikaye onun için önemliydi, tıpkı dizinin önemli olduğu gibi.

Katie Bartow: Kitabı ya da senaryoyu ilk okuduğunda Simon hakkındaki fikrin ne olmuştu?

Senaryonun ilk hallerinden birini okudum ve orada Simon, Clary'nin normal hayatının bir yansıması olarak aktarılmıştı. Sanki sihirli güçlerini fark ettikten sonra Clary'in elinden kayıp giden normal hayatının bir görüntüsüydü Simon. Senaryoyu aylar önce okumuştum ve orada Simon Clary'nin o yeni hayatına sürüklenmiyordu, ki bu da bence benim için bulunmaz bir nimetti. Ama Clary sonunda eve, normal hayatına dönüyordu. Simon sanki onu normal hayatına bağlayan güçtü, çünkü yıllardır onun en yakın arkadaşıydı, ve evet senaryoda Simon bir dayanak, sevgiyle dolu bir liman olarak betimlenmişti. Sihirli insanlarla dolu bir dünyada, -ki Clary'de bunlara dahil- Simon normalliğin simgesi diye düşünüyorum. Hikayede herkesin bir sihirli gücü var ve sanırım Simon normal olan tek kişi ve bence bu senaryo açısından çok güzel çünkü sihire ve yeteneklere öyle bir dalıyorsunuz ki, bazı şeyleri normal bir görüşten izlemek çok hoş oluyor. Onun başına hızla gelen olayları sindirmeye çalışıyorum, çünkü senaryoyu okurken Simon'ın da o şekilde hissettiğini düşündüm.

Kallie Ross Mathews: Simon ile en büyük ortak noktan nedir?

Ben Simon'ın aykırı bir kültürün öncüsü olduğunu düşünüyorum. O benden daha bohem biri ve bu açıdan birbirimize çok benziyoruz. Uç nokta olarak nitelendirilen şeylere karşı bir ilgim var; kültürel, müzikal ve teatral anlamda. Bence genç insanların ortak noktalarını bulup birbirlerini fark etmelerine sebep olan en büyük şey de kültürel faaliyetler. Simon, kendini sürekli bir şeyleri keşfetme arayışında olan bir New York çocuğu olarak görüyor. New York yaratıcılığın başkenti. Kendisi bir müzik grubunda ve sürekli bir şeyler yaratma çabası içinde. Bu da beni karaktere daha çok çekiyor. Onlar gibi düşünmekten keyif alıyorum.


Alyssa Barbieri: Peki Ölümcül Oyuncaklar'ın en çok neyini seviyorsun?

İlk ve en çok Cassandra Claire'i seviyorum, serinin gerçekçi olan kargaşalı bir macerası var ve sanki karakter tavşan deliğine düşmüş gibi bir his veriyor. Kitapların ve senaryonun öngörülemez ve dışa vurulmayan macera duygusunu seviyorum. İlk önce senaryoyu okudum, mükemmel ve harika hissettim, bu tür şeyleri bir aktör olarak canlandırabilmek en güzel duygulardan biri.  Her geçen gün hayatınıza yeni bir renk, yeni bir manzara ekleniyor. Senaryoda ve tabii ki seride de yansıtılan genel anlamdaki macera duygusu seviyorum.

Erin Gross: Hayranlar tarafından bu kadar sevilen bir karaktere hayat vermek ve onu beyazperdeye yansıtmak zor oldu mu?

Evet, ben de geçen gün tam bunu düşünüyordum. Bir karakteri yorumlamanın bir yolu vardır ve sen de onu ortaya koyarsın. Fakat kitap ve uyarlama konusundaki şeyler insanları hayal kırıklığına uğratır, çünkü herkesin kendine göre bir Simon hayali ve görüntüsü vardır. Siz sadece kitapları bu denli seven insanları memnun etmek için çaba gösterirsiniz ve yapabileceğinizin en iyisini yaparsınız. Karakterimi yansıtırken eğer hayranların istediği Simon'ı ortaya çıkarmaya kalksaydım kafayı yerdim. Onun yerine kendimce ona hayat verdim ve umuyorum ki en iyisini yapmışımdır.

Amber Pruitt: Biliyorum ki konuştuğum bütün hayranlar seni bu rolde gördükleri için sevinçliler. Peki bu rolü canlandırmanın en iyi yanı neydi?

Çok fazla şey var, buna bir cevap veremem ama hikayenin bu kadar seviliyor olması, herkesin yaşadığı heyecan, Cassandra'nın kitabını imzalamanın yarattığı gariplik. Çünkü bu güzellikleri o bir araya getirdi ve harika bir hikaye yarattı ama biz orada durmuşuz "Evet, okuduğunuz için teşekkürler." diyoruz. Bütün bunlara rağmen yine de bu kadar kalabalık bir topluluğun kitapları sevmesi çok güzel. Sanki karakterlerle donatılmış bir hareme girmek gibi. Ve sanki film daha çıkmadan herkes tarafından onay almışım gibi hissediyorum. Bu saçma gelebilirdi ama tersine bu karakteri canlandırmak çok hoş hissettiriyor. Hiç bu tarz bir şey yaşamamıştım. Daha önce uyarlamalarda yer aldım ama bu kadar destansı birinde değil. Ve bu da oldukça memnun edici ve rahatlatıcı.


Çeviri: elwiens
PageToPremiere

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder